Hormonlarımızın kontrol merkezinde neler oluyor?
HİPOFİZ BEZİ TÜMÖRLERİ
KADINLARDA DAHA YAYGIN
Hipofiz tümörleri tıpkı endokrin kökenli tiroit hastalığında olduğu gibi kadınlarda daha sık görülüyor.
HİPOFİZ BEZİ
Ne işe yarar?
Hangi hormonları yönetir?
Kanserleştiğinde hormonları nasıl etkiler?
Tedavisinde neler yapılır?
Ameliyat sonrası neler yaşanır?
Nedeni tam olarak bilinmeyen hipofiz bezi tümörü, tıbbın multidisipliner çalışma konularından biri. Nadir görülen ve genellikle iyi huylu seyreden bu kitleler, hipofiz bezinin yönettiği hormonlarımızı da etkileyerek pek çok farklı şikayete neden oluyor.
Boyutlarının (5-7 mm) çok küçük olduğuna bakmayın. Kafa tabanında, burun kökünün arkasında bulunan hipofiz bezi, boyundan beklenmeyecek kadar önemli işlevlere sahip bir hormon bezi. Vücudumuzun gece-gündüz, açlık ve uyku gibi durumlarında günlük fonksiyonlarımızın ihtiyacına göre değişik hormonlar salgılıyor; bununla da kalmıyor, uzun dönemde büyüme, kalp atış hızı, tiroit bezi salgılarını ve ürememizi sağlayan hormonları yönetiyor. Tiroit bezi, böbrek üstü bezleri, erkeklerde testisler ve kadınlarda yumurtalıklar gibi diğer endokrin bezlerin çalışmalarını adeta bir orkestra şefi gibi düzenliyor. İşte bu bezin kendi dokusunu oluşturan hücrelerin çeşitli nedenlerle kontrolsüz bölünmesi ve çoğalması sonucu “hipofiz adenomu” dediğimiz bazı kitleler oluşuyor. Hipofiz adenomları; fonksiyonları ve yapıları itibariyle genellikle iyi huylu tümörler olsa da; ulaşabildikleri boyutlara ve fonksiyonlarına bağlı olarak çeşitli klinik belirtilerle sağlığı olumsuz etkileyebiliyor.
Hipofiz bezi tümörlerinin tanı ve tedavi sürecinde, beyin ve sinir cerrahisinin yanı sıra; endokrinoloji ve radyasyon onkolojisi de multidisipliner çalışmanın önemli aktörleri.
HANGİ BELİRTİLER ÖNE ÇIKIYOR?
Hipofiz bezi tümörlerinde, tümörün etkilediği hormona özel olarak farklı belirtiler görülebiliyor. Ancak genel itibariyle öne çıkan belirtilerin listesini aşağıda inceleyebilirsiniz:
- Baş ağrısı
- Görme bozuklukları
- Adet dönemi değişiklikleri, gecikmeleri
- Kısırlık
- Memeden süt gelmesi (hamilelik dönemi dışında)
- Fazla ACTH (adrenokortikotrop hormon) üretiminden kaynaklanan Cushing sendromu
- Aşırı büyüme hormonu üretiminden kaynaklanan akromegali (ellerde, ayaklarda, çenede büyüme)
- Sebepsiz yorgunluk
- Psikolojik sorunlar
“Tanı ve tedavi sürecinde farklı disiplinleri bir araya getiren hipofiz tümörleri, günümüz sağlık teknolojilerinden kaçamıyor. Özellikle tümörün büyük olduğu vakalarda hastalarımızı hibrit ameliyathane koşullarında navigasyon teknolojisini de kullanarak ameliyat ediyoruz. Bu sayede tümörün tam yerini tespit ederek olası yaralanma ve hata risklerini de azaltıyoruz.”
Hormonlarımızın Görevleri
Büyüme hormonu (GH): Tüm vücudu etkileyerek büyüme ve gelişme döneminde organların olgunlaşmasını ve büyümesini sağlıyor.
Adrenokortikotropin hormon (ACTH): Böbrek üstü bezlerinden salgılanan ve hayati özellikte olan kortizol, aldosteron ve androjen gibi hormonların üretimini düzenliyor. Strese karşı bedenimizi de koruyan o.
Tiroit stimülan hormon (TSH): Vücut için hayati öneme sahip bir diğer hormon grubu olan T3-T4 tiroit bezine ait hormonların üretimini düzenliyor.
Folikül uyarıcı hormon (FSH): Kadınlarda yumurtalıktaki üreme hücrelerinin gelişiminden sorumlu. Erkeklerde ise sperm üretiminin düzenlenmesinde görev alıyor. Ayrıca östrojen, progesteron ve testosteron gibi cinsiyet hormonlarının üretimini düzenlemek onun işi.
Lüteinleştirici hormon (LH): Kadınlarda olgunlaşan yumurta hücrelerinin üreme kanalına atılmasını sağlarken; erkeklerde sperm üretimi ve olgunlaşmasından sorumlu. Bunun dışında FSH ile birlikte cinsiyet hormonlarının üretiminin düzenlenmesinde de görev alıyor.
NASIL FARK EDİLİYOR?
Bilimsel bulgulara göre hipofiz bezi tümörlerinin bilinen bir nedeni yok. Hipofiz bezinin çalışmasını travmalar, ağır geçen doğumlar, tiroit sorunları, radyasyon ya da bazı immünoterapi ilaçları etkilese de bunların hiçbiri tümöre neden olmuyor. Büyük bir kısmı hormonal açıdan aktif değil ve bir kısmı tesadüfen saptanıyor. Tanı konurken hipofizin içindeki hormonlara bakılarak birkaç aşamadan oluşan incelemeler yapılıyor. Nadiren görülen bu yapıların klinik belirtileri temelde, kaynaklandıkları hipofiz hücresine bağlı olarak hormon üretip üretmediğine ve ulaştıkları tümör boyutuna göre değişkenlik gösteriyor. Yani aslında hangi hormonu etkiliyorsa ona özel belirtiler görülebiliyor. Kadınlarda fark edilmesi daha kolay, çünkü prolaktin (anne sütünün üretimini sağlayan hormon) ölçümlerinde görülebiliyor. Erkeklerde ise genellikle sorun, tümör biraz daha büyüdükten sonra saptanmış oluyor.
“Cerrahi tedavinin amacı, patolojik tanı koyabilmek, tümörün sinir ve damarlara olan bası etkisini kaldırmak, anormal hormon aktivitesini kontrol altına almak ve mümkün olduğunca normal hipofiz dokusunu korumaktır.”
Çapı 1 cm’den küçük adenomlara mikroadenom; 1 cm’den büyük adenomlara makroadenom deniyor. Mikroadenomlar sıklıkla çevre dokularda belirgin bir sorun yaratmasa da; makroadenomlar hipofizin çevresindeki anatomik yapılarda ve hipofiz bezine bası yoluyla sorunlara neden oluyor. Bunun yanı sıra adenomlar, kaynak aldıkları hücreye göre belirli hormonları normalden fazla miktarda, kontrolsüz olarak üretebiliyor. Bu doğrultuda, büyüme hormonu, ACTH, TSH, prolaktin, FSH veya LH hormonlarını üretebilen adenomlar gelişebiliyor. Yine hipofiz bezi içinde veya çevresinde yer alan ve anne karnındaki embriyolojik döneme ait farklı doku türlerinden kaynaklanan tümör yapıları da gelişebilmekte (Kraniofarengioma, teratom, gangliositom gibi).
ŞİKAYETLERİNİZ VARSA MUTLAKA DOKTORA BAŞVURUN
Tümörün kitle etkisine bağlı olarak; baş ağrısı, görme alanı bozuklukları, çift görme, göz kapağında düşme gibi belirtiler görülebilirken, hormonların fazla üretilmesi ya da yetersiz salgılanması gibi durumlarda da farklı belirtiler ortaya çıkabiliyor. Örneğin büyüme hormonunun fazla salgılanması, yetişkinlerde el ve ayak, hatta çene büyümelerine neden oluyor. TSH (Tiroit Uyarıcı Hormon) fazla salgılandığında ise kalp hastalıkları, kilo kaybı ve ciltte incelme gibi durumlarla karşılaşılıyor. ACTH (Adrenokortikotrop Hormon) adlı hormonun fazla salgılanması ise Cushing hastalığına, kırılgan kemik hastalığına, göbek bölgesinde kilo almaya ya da anormal kıllanmaya kadar pek çok farklı şikayete neden olabiliyor. Ya da anne sütünün üretimini sağlayan prolaktin hormonunun fazla salgılanmasından söz edelim. O da cinsel fonksiyon bozukluğuna, infertiliteye (kısırlık) ve adet dönemi düzensizlikleri gibi çeşitli sorunlara yol açabiliyor. Benzer şekilde FSH ve LH adlı hormonların da fazla salgılanması nadiren infertilite ya da adet düzensizliği gibi sonuçlar getiriyor.
Hipofiz tümörüne dair belirtilerin her biri, doktora başvurmak için çok güçlü birer neden. Muayene ve tetkikler için farklı branşlar devreye giriyor demiştik; örneğin nöroloji ve göz hastalıkları da bunlar arasında. Hastada görme bozuklukları olduğunda mutlaka araştırılmalı ve görme alanı ölçülerek, görme kaybı olup olmadığı incelenmelidir. Ya da kan dolaşımında bulunan ve salgılanan hormon düzeyinde artış olup olmadığını belirlemek için özel kan ve idrar testleri yapılmalıdır. Bu değerler yüksek bulunursa, bilgisayarlı beyin tomografisi veya beyin-hipofiz bezi MR (manyetik rezonans) ile tümör saptanabiliyor.
TEDAVİ SÜRECİNDE NASIL BİR YOL İZLENİYOR?
Tümör küçükse…
Hipofiz tümöründe tedavi yöntemine karar verilirken, öncelikli olarak hastadaki klinik bulgulara ve sağlığı etkileme düzeyine bakılması önemli. Bu bağlamda mikroadenom özellikteki tümörler herhangi bir fonksiyonel veya anatomik soruna neden olmadığında tedavi kararı alınmayabilir. Küçük boyutlu, fonksiyonel olmayan ve herhangi bir klinik belirtiye yol açmayan tümörlerde yakın takip yapılabilir. Bu durumda hastalar aralıklı olarak tümörün davranışında ve boyutunda herhangi bir değişimin olup olmadığı noktasında incelenecektir. Tümörün çok büyük olmadığı ve cerrahi gerekmeyen durumlarda ilaçla %70-80 küçültme ile kaybolmaları sağlanabilir. Hipofiz hormonlarının kandaki miktarlarında yükselme veya alçalmaya bağlı gelişen belirtilerin giderilmesinde kullanılan ilaç tedavileri, özellikle sık görülen prolaktinomalarda başarılı.
Tümör büyükse…
Daha büyük boyutlu ve fonksiyonel tümörlerde farklı tedavi yöntemlerine başvurmak gerekebilir. Özellikle bası belirtilerine neden olan büyük tümörlerde veya ilaç tedavisine dirençli hipofiz adenomlarında ameliyat ihtiyacı doğabilir. Burada iki farklı yöntemden söz edebiliriz. “Endoskopik transnazal transsfenoidal yaklaşım” adı verilen birinci yöntem, burun içine gönderilen endoskoplar yardımıyla kapalı teknikle kitlenin çıkarılmasına dayanıyor. İkinci yöntem ise, açık beyin cerrahisi yöntemiyle kitlenin alınması şeklindedir.
HİPOFİZ AMELİYATINDAN SONRA HORMON SORUNLARI OLUYOR MU?
Hipofiz tümörlerinin takip ve tedavilerinde, vurguladığımız gibi multidisipliner yaklaşım önemli. Ameliyat ihtiyacı duyulduğunda, cerrahi ekibin tecrübesi de bir diğer önemli konu. Anestezi uzmanı ve kulak burun boğaz uzmanı ile birlikte yapılan ameliyatlarda, hibrit ameliyathane ortamı ve gelişmiş teknolojik cihazlar (endoskopik kamera sistemleri, nöronavigasyon, intraoperatif MR gibi) ile başarılı sonuçlar alınıyor. Ameliyat sonrasında, çok nadir olmakla birlikte hipofiz hormonlarında etkilenmeye bağlı hipofiz fırtınası görülüp koma gibi durumlar yaşanabiliyor. Bu yüzden eksik hormonlar hızlıca hastaya verilmelidir. Diyabet insipitus, dediğimiz aşırı su içme ve fazla idrar çıkması gibi durumlar ise ilaçla tedavi edilebilir.
AMELİYAT VE SONRASI…
Cerrahi tedavide öncelikle, endoskop yardımıyla burun direğinin arka kısmında ameliyat için çalışılacak bir alan oluşturuluyor. Bu aşamadan sonra tümör çıkarılıyor. Sonrasında, ameliyat bölgesi özel bir doku hazırlığıyla kapatılıyor. Çok büyük boyutlu bir tümör olmadığı sürece beyin yerine burun yoluyla hipofiz tümörüne ulaşmak, hasta açından da avantajlı. 3-4 saatlik bu ameliyat sonrasında, dikiş izi olmuyor ve iyileşme süresi de kısalıyor. Navigasyon eşliğinde yapılan ameliyatta, tümörün yeri tam olarak tespit edilerek hata payı azaltılıyor ve gereksiz yaralanmaların da önüne geçiliyor.
Eğer ciddi bir hormonal dengesizlik yoksa hasta ameliyat sonrasında 4-5 gün içinde taburcu ediliyor. Ancak özellikle ilk 7-10 gün boyunca hastanın dikkat etmesi gereken bazı hususlar var. Ağır kaldırmamak ya da kabız olmamak, üşütmemek gibi. Kafa içi basıncını artıracak her şey ameliyat yerine zarar vererek ikinci bir ameliyata sebep olabilir. Birkaç gün tampon kullanılması ve kabuklanmaların iyi takip edilmesi de önemli. Ancak ameliyattan bir ay sonra hastalar artık tümüyle normal yaşamlarına dönmüş oluyorlar. Endokrinoloji tarafından ameliyat sonrasında gerekli tüm hormonal takiplerin de yapılması gerekiyor.
“Eğer tümör cerrahiyle tamamen çıkarılamayacaksa radyocerrahi iyi bir seçenek olarak hastaya uygulanıyor. Bazen cerrahi sonrasında geride kalan lezyon ya da nüks varlığında da bu tedaviden faydalanılıyor.”
NE ZAMAN RADYOCERRAHİ?
Hipofiz tümörünün tedavi seçeneklerinden biri de radyocerrahidir. Radyocerrahi ile hormon değerlerinin normal seviyelere dönmesi ve tümördeki büyümenin kontrol altına alınması hedefleniyor. Radyocerrahi sırasında görme siniri gibi çevre dokulara zarar vermeden ışınlama yapmak da bir diğer önemli hedef. Tümör bazen burnun her iki tarafında yer alan damarsal yapılara yapışık olduğu için cerrahi yöntemlerle çıkarılması zorlaşıyor. Genellikle iyi huylu tümörler olduğu için kemoterapiye de ihtiyaç olmuyor. Ancak radyocerrahi ile tedavisine devam ediliyor ve MR incelemeleriyle takibi yapılıyor. Cerrahi tedavi sonrasında da bazen, yoğunlaştırılmış X-ışınları kullanılarak, stereotaktik radyocerrahi yöntemleriyle, çıkarılamayan tümör dokusunda bir büyüme halinde bölgenin tamamen temizlenmesi hedeflenebiliyor.
https://youtu.be/9dzMrTgLFlMhttps://youtu.be/CiPkBjksReE