Beyin tümörlerine yakın mercek!
Vücudumuzdaki tüm organlarda olduğu gibi beynimizde de kanser gelişebiliyor. Ancak tablo eskisi gibi değil; beyin tümörlerinin tanı ve tedavisinde artık özel biyopsi yöntemlerinden akıllı ilaçlara kadar pek çok yeni yöntem var. Üstelik farklı disiplinlerin (multidisipliner yaklaşım, nöroonkoloji konseyleri) ortak çalışmasıyla sonuçlar da daha başarılı.
Beyin, binlerce kıvrım ve yoldan oluşan küçük ama dev bir fonksiyonel alan. Üzerinde yapılan her çalışma ise adeta iğneyle kuyu kazmak gibi. Karmaşık ve komplike yapısına rağmen, karanlıkta kalan bölgeleri de her geçen gün bilimin ışığıyla aydınlanmaya devam ediyor. Merkez organımız beynimizde ortaya çıkan hastalıklar akıllı tedavilerle kontrol altına alınabilirken, özellikle beyin tümörlerinin tanı ve tedavilerinde kat edilen yolun şimdiden bolca meyve vermesi tıp dünyası için büyük bir gurur. Bugün artık beyin tümörleri yeni teknoloji ve tekniklerin kullanıldığı cerrahi, radyoterapi ve sistemik tedavilerle, çok sayıda farklı branşın güçlü ortak aklının rehberliğinde en ince ayrıntılarıyla değerlendiriliyor. Tümörler daha iyi kontrol altına alınıyor, hastaların yaşam süreleri uzuyor ve tedavi kaynaklı olası sinir hücresi hasarları azalıyor.
130 +
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) bildirdiğine göre beyinde 130’dan fazla tümör çeşidi görülebiliyor. Başka organlardan beyne sıçrama yapan tümörlere (en sık akciğer ve meme kanserinden) daha sık rastlanılsa da, beynin kendi hücrelerinden köken alan primer beyin tümörleri ise çok sayıda farklı tipleri ve karmaşık hücre yapılarıyla öne çıkıyor. Aile öyküsü (genetik), radyasyon, hayvan virüsleri, bazı kimyasallara maruz kalmak ve tütün kullanımı da bu tümörlerin oluşumundaki en büyük risk faktörleri. Beyin tümörlerinin erken dönemde fark edilmesi için standart bir tarama yöntemi olmasa da, yazımızda yer verdiğimiz gibi bazı belirtileri güçlü bir işaret olarak dikkate almakta fayda var.
2019 yılında yaklaşık 10 Milyon insan kanserden öldü. En sık kanser nedenleri arasında tütün ve alkol kullanımı, sağlıksız beslenme, hareketsizlik ve hava kirliliği olarak gösteriliyor.
En çok kanserden ölüm Çin, Hindistan ve ABD ilk sıralarda yer alıyor. Sıklıkla birinci sırada Akciğer, 2. Kolon ve rektum, 3.Meme, 4.Karaciğer, 5. Lösemi, 6. Mide, 7. Beyin ve santral sinir sistemi kanserleri yer almaktadır. Kanserden ölümler azalıyor, en belirgin azalma sigara kullanımının azalması birlikte akciğer ve solunum yollarında gözüküyor. Beyin tümörlerinde ise ölüm oranı %3 ile sabit devam ediyor. Çocukluk çağı tümörlerinde ise beyin tümörleri ölüm oranında ne yazık ki ilk sırada yer almaktadır.
Beyin tümörlerinde sıklıkla beyin metastazlarını görmekteyiz. Beynin kendi hücrelerinden kaynaklanan kanserleri primer tümörleridir. İyi ve kötü huylu olarak sınıflandırılan bu tümörler yetişkinlerde ve çocukluk çağında farklılık göstermektedir.
Nöroonkoloji dergisinin 2023 yılında yayınladığı son sayısında 59 ülkeden 2000-2014 yılları arasında 15-99 yaş aralığında 556.000 yetişkin hasta değerlendirilmiş. Erişkinlerde difüz ve anaplastik astrositomlar, glioblastoma ve oligodendrogliomlara bakılmış. Yetişkinlerde en sık glioblastoma görülmüş. Çocuklar da ise; 2000-2014 yılları arasında 61 ülkeden yaklaşık 0-14 yaş aralığında toplam 68.000 hasta değerlendirilmiş. Bu hastalarda düşük evreli astrositoma, epandimoma ve medullablastoma’ya bakılmış. Bu tümörlerde yapılan cerrahi tedavi, radyoterapi ve kemoterapi hastanın yaşam süresini ve kalitesini etkilediği belirtilmiş.
Türkiye ile diğer ülkelerin karşılaştırılmasında benzer oranlarda sağkalım olduğu bildirilmiş. Son yıllarda gelişen teknoloji ile hibrit ameliyathanelerde yapılan cerrahiler daha başarılı olup, komplikasyonlar daha az görülebilmekte ve daha kısa sürede hastalar taburcu olabilmektedirler.
Özellikle “Baş ağrısı, kusma, bulantı, görme bozukluğu, bilinç bozulması, nöbet (epilepsi-sara krizi) geçirme, kol ve bacaklarda güçsüzlük, sinirlilik, iştahsızlık, işitmede azalma, unutkanlık, konuşma ve anlamada yetersizlik, yazamama, dengesizlik, el ve ayaklarda büyüme” gibi yakınmalardan biri ya da birkaçının görülmesi durumunda doktora başvurulmalıdır.
TÜMÖRLERE YAKIN MERCEK!
Son yıllarda moleküler patolojideki gelişmeler sonucunda Dünya Sağlık Örgütü tümör sınıflamalarını da yeniden güncelliyor. Elbette bu da pratikteki tedavi stratejilerine yansıyor. Bugün halen beyin tümörlerinde en önemli tedavi mikrocerrahi. Özellikle doku tanısının önemli olduğu beyin tümörlerinde, cerrahi yapılamayan veya şüpheli görülen beyin lezyonlarında ise stereotaksik beyin biyopsisi çok önemli bir role sahip. Görüntüleme yöntemlerindeki gelişmelere rağmen beyinde şüpheli lezyonlarda tanı amaçlı kullanılıyor. Komplikasyon oranı düşük, güvenli, etkili bir yöntem ve hastanemizde %95 oranında tanı konmasına imkan veriyor.
“Son yıllarda gelişen teknolojilerle beyin tümörleri, hibrit ameliyathane ortamlarında yapılan cerrahilerle daha başarılı oluyor, komplikasyonlar azalıyor ve hastalar daha kısa sürede taburcu edilebiliyor.”
TEDAVİDEN SONRA NÜKS EDER Mİ?
Beyin zarlarından gelişen tümörlerin çoğu ameliyatla çıkarılabiliyor veya radyoterapi ile tedavi edilebiliyor. Hastaların birçoğu da hayatını normal bir şekilde sürdürüyor. Hastalığın nüks etme ihtimali ise oldukça düşük. Nüks etse de tekrar ameliyatla çıkarılıyor veya radyoterapiyle tedavi ediliyor. Ama tüm beyin tümörleri iyi huylu değil elbette. Maalesef “glioblastoma” denilen ve yaşlı hastalarda sık karşılaşılan tümörler çok hızlı seyrediyor. İyi huylu tümörler de hayatı tehdit edebiliyor. Bazen çevresindeki önemli damar ve sinir yapılarına yapışarak ameliyatla tam çıkarılması mümkün olmazken yeniden ortaya çıkmaları da olası. Hatta nadiren de olsa bazıları kötü huylu tümöre dönüşebiliyor. Ancak çevrelerindeki beyin dokusuna yayılım göstermedikleri (tümörün sınırları belirgin) için ameliyatla tam çıkarılabilme şansları yüksek.
İyi huylu tümörler de zaman zaman hayatı tehdit edebilir?
İyi huylu tümörlerin de zaman zaman hayatı tehdit edebilir. “Bazen çevresindeki önemli beyin damar ve sinir yapısına yapışarak ameliyatla tam çıkarılması mümkün olmayabilir ve yeniden ortaya çıkabilirler. Bazıları nadir de olsa kötü huylu tümöre dönüşebilir. Çevrelerindeki beyin dokusuna yayılım göstermedikleri (tümörün sınırları belirgin) için ameliyatla tam çıkarılabilme şansları yüksektir” şeklinde konuştu.
KÖTÜ HUYLU BEYİN TÜMÖRLERİNİN TEDAVİSİ: AMELİYAT, IŞIN VE İLAÇ TEDAVİSİ
Beyin kanserlerinin çoğu kontrolsüz anormal çoğalma özelliği olan glial tümörlerden oluşuyor. Bu hücreler hızla büyüyüp çevrelerindeki sağlıklı dokuya uzanarak, nadir de olsa omuriliğe, hatta vücudun diğer organlarına da yayılım gösteriyor. Yaşam süreleri ise tümörün patolojisine, hastanın yaşına, ışın (radyoterapi) ve ilaç tedavisi (kemoterapi) alıp almama durumuna bağlı. Diğer kötü huylu tümörler de metastatik olabiliyor. Bunlar vücudun başka yerindeki bir tümörün beyne yayılması sonucu oluşurken en fazla akciğer, meme, kalın bağırsak, mide, cilt ya da prostattan kaynaklanıyorlar. Kötü huylu beyin tümörlerinde bilim insanları ameliyat, biyopsi, ışın ve ilaç tedavilerindeki yeni gelişmeler sayesinde tümörü artık neredeyse A’dan Z’ye tanıyacak seviyelere çok yakın. Hem cerrahi uygulamalarda hem de radyocerrahide amaç, tümörü çıkarmak ve hastanın tüm işlevleriyle yeniden sağlığına kavuşmasını sağlamak. Bu nedenle daha az cerrahi yerine daha akıllı, daha kaliteli cerrahi uygulamalar gittikçe yaygınlaşıyor. Beyin tümörü cerrahisinde nöronavigasyonla birleşen özel ameliyat mikroskobu sayesinde daha küçük bir kesi alanından artık tümörün en az hatayla maksimum düzeyde çıkarılması mümkün. Beyin ve sinir cerrahisinde hibrit ameliyathanelerle en zor ve sorunlu kompleks ameliyatlar çok daha güvenli yapılabiliyor. Bu da hem hasta hem de doktor için daha az cerrahi travma, daha küçük kesi, daha kısa süreli operasyon, daha az kan kaybı, daha az komplikasyon, daha az yatış ve daha az maliyet gibi pek çok önemli avantaj anlamına geliyor.
“Moleküler patolojideki gelişmeler sayesinde beyin tümörlerinin tedavilerinde yepyeni kapılar açıldı. Görüntülemelerden elde edilen verilerle hedefe yönelik, kişiye özel, daha akılcı tedaviler ön plana çıkıyor.”
MOLEKÜLER PATOLOJİDE NELER OLUYOR?
Pek çok branşın bir arada çalıştığı kanser tedavisinde patoloji, kuşkusuz olmazsa olmaz bir bilim dalı. Gelişen teknoloji ve sistemler sayesinde artık patoloji uzmanları sadece kanser tanısı koymakla kalmıyor, aynı zamanda doğru tedavinin de planlanmasında önemli katkılara sahipler. Beyin tümörlerinde tanı koymak için hastanın öyküsü, radyolojisi, ışık mikroskobunda alınan bilgiler ve bunlara eklenen immünohistokimyasal bulgular… Kuşkusuz hepsi çok önemli. Ancak şimdi bunlara tümörün moleküler genetik değişiklikleri de eklendi. Dünya Sağlık Örgütü, pek çok parametrenin dikkate alınarak yapıldığı bu incelemeye “entegre tanı” diyor. Beyin tümörlerinde tüm ekibin deneyimi, bütüncül yaklaşımı ve beyin tümörleri konusunda özelleşmiş bir merkezin olması önemli. Hem tanı hem tedaviyi kapsayan bu kapsamlı yaklaşımda radyoloji, nöroloji, patoloji, cerrahi, radyasyon onkolojisi ve medikal onkoloji branşları iş birliği içinde hareket ediyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nde de tümör kurullarıyla bu yaklaşım her aşamada en üst seviyede benimsenmiş durumda. Dünya Sağlık Örgütü’nün tümör sınıflandırma kitapları eskiden 8 yılda bir basılırken, yaşanan hızlı gelişmelerle günümüzde tümör sınıflandırma kitapları online basılıyor. Son yıllarda en önemli güncelleme ve gelişmeler ise beyin tümörlerinde. 2000’li yıllarda tümörlerin gen dizilimlerinin, yani bir tümörün DNA içindeki bütün genetik değişikliklerinin ortaya konması önemli bir aşamaydı. Bu genetik değişiklikleri saptamada“yeni nesil gen sekanslama” (NGS: Next Generation Sequencing) önemli rol oynadı. Beyin tümörlerinin DNA’sı da bu şekilde incelenerek çok farklı bulgular saptandı ve beyin tümörlerinin sınıflandırılması neredeyse tamamıyla değişti. Böylece bazı beyin tümörlerinin davranışını daha iyi anlama imkanı doğdu. Sadece ışık mikroskobu ve immünohistokimya ile yapılan tümör sınıflandırmasına göre bazı tümörlerin davranışlarını anlayamazken, moleküler genetik değişikliklerin ortaya konmasıyla birlikte artık tümörleri daha iyi tanıma imkanına sahibiz. İşte patolojinin sağladığı tüm bu bilgiler tedavinin de daha optimize yapılmasına katkıda bulunuyor. Tümör kurullarında disiplinler arası iş birliğiyle ele alınan vakalarda hedefe yönelik, kişiye özel, daha akılcı tedaviler ön plana çıkıyor. (Patoloji Uzmanı, Prof. Dr. Önder Öngürü)
“İleri radyolojik görüntüleme yöntemleri, tanı konması noktasında bu kadar önemliyken, aynı zamanda ameliyatı gerçekleştirecek cerrahi ekip için de güvenli bir yol haritası.”
ÜÇ BOYUTLU GÖRÜNTÜLEMEYLE YOL HARİTASI ÇIKARILIYOR!
Bazı özel beyin tümörlerinde tomografi çok değerli bilgiler verse de günümüzde beyin tümörü tanısında ayrıntılı radyolojik inceleme standart olarak manyetik rezonans (MRG) cihazıyla yapılıyor. Standart MR görüntüleme ile beynin sadece anatomik ve yapısal durumu hakkında bilgi elde etmek mümkünken, yeni MR teknolojileriyle beynin metabolik, biyokimyasal ve hemodinamik yapısı hakkında da bilgi sahibi olmak mümkün. Ayrıca tümörün bulunduğu bölge, bazen tümörün cinsi ve bu tümörden beynin normal oluşumlarının ne kadar etkilendiği konularında da bilgi ediniliyor. Difüzyon MR, Perfüzyon MR, Fonksiyonel MR, Traktografi ve MR Spektroskopi gibi ileri MR görüntüleme yöntemleriyle tümörün yaygınlığı, ayırıcı tanısı ve türü, metabolik-biyokimyasal yapısı, konuşma, görme ve hareket etmeyi sağlayan merkezler ve sinir ileti yollarıyla olan ilişkisi değerlendirilebiliyor. İleri MR görüntüleme yöntemleriyle elde edilen veriler, tedavi yaklaşımlarının belirlenmesini sağlarken hastaların takiplerinde de çok değerli bilgiler veriyor. İleri radyolojik görüntüleme yöntemleri, tanı konması noktasında bu kadar önemliyken, aynı zamanda ameliyatı gerçekleştirecek cerrahi ekip için de güvenli bir yol haritası. Elde edilen 3 boyutlu görüntüler üst üste konarak ameliyatta kullanılan “nöronavigasyon” cihazına yükleniyor. Bu sayede operasyon sırasında, cerrahi ekibe tümöre ulaşılacak en kısa ve güvenli yol haritası çıkarılmış oluyor. İleri teknoloji ürünü bu yöntemler, ameliyat öncesi cerrahın doğru planlamayı yapabilmesi açısından önemli. Eğer lezyondan sadece biyopsi yapılacaksa yine 3 boyutlu ince kesitli planlama MR görüntüleri nöronavigasyon sistemine yüklenebiliyor. (Radyoloji Uzmanı, Dr. Kutlay Karaman)
“Beyin tümörlerinin radyoterapisinde sağlıklı beyin hücreleri de etkilenebilir. Ancak gelişen teknoloji sayesinde sağlıklı beyin dokusunu en az etkileyecek, hastanın entelektüel kapasitesini azaltmayacak şekilde en doğru ışınlama tedavileri planlanabiliyor.”
RADYASYON ONKOLOJİSİNDE NELER YAPILIYOR?
Radyoterapi, beyin tümörlerinin tedavisinde çok uzun zamandır uygulanmakta olan baş aktör tedavilerden biri. Hem bir başka kanserin beyin metastazlarında hem de primer beyin tümörlerinde uygulanan radyoterapi şekline karar verirken birçok faktör göz önüne alınıyor. Genel olarak beyin metastazlarında sadece metastaza nokta atışı radyoterapi uygulaması demek olan stereotaktik radyoterapi (radyocerrahi) öncelikle tercih ediliyor. Tabii bu uygulamalar gelişmiş teknolojik yöntemlerle (CyberKnife gibi) uygulanmalıdır. Bu sayede hedef hacimde maksimum tedavi yanıtı sağlanırken, ayrıca çevredeki sağlıklı dokularda (beyin, önemli damar ve sinirler) hasar yaratmamak mümkün olabilir.
Primer beyin tümörlerindeki radyoterapi uygulamaları ise sıklıkla daha uzun süreli tedaviler şeklindedir. Genellikle operasyondan sonra uygulanan radyoterapide hedef hacmin ve tedavi şemasının belirlenmesi sırasında patolojik / moleküler bilgilerden faydalanılır. Son zamanlarda nöropatolojideki gelişmeler radyoterapi uygulamalarının da kişiselleştirilmesini beraberinde getirdi. Uluslararası tedavi rehberlerinde de bu bilgilerin, tedavi hacimlerinin ve dozunun belirlenmesine etki etmesi gerektiği belirtiliyor.
Radyoterapi planlamasında ileri radyolojik ve nükleer tıp tekniklerinin integrasyonu da son zamanların oldukça popüler bir konusu. Daha önce de belirttiğimiz gibi primer beyin tümörlerinde radyoterapi sıklıkla operasyondan sonra uygulansa da bazı hastalarda tümörün yerleşim yeri, yaygınlığı ve hastanın kondisyonu nedeniyle radikal bir cerrahi yapılması mümkün olamıyor. Bu gibi durumlarda ise stereotaktik biyopsi hücre tipini anlamak için tercih edilen bir yöntem. Radyocerrahi her ne kadar primer beyin tümörlerinin başlangıç tedavisi olarak tercih edilmese de daha önce tedaviler almış ve nüks etmiş hastaların bazılarında ikincil ışınlama için tercih edilen bir yöntem olabilir. Ancak her hastanın buna uygun olmadığını, hasta seçiminin multi-disipliner yapılması gerektiğini hatırlatmakta fayda var.
Beyin tümörlerinin radyoterapisinde sağlıklı beyin hücrelerinin etkilenmesi söz konusu olabilir ve geri dönüşü olmayan hasarlar doğabilir. Bunlardan en önemlisi ise nörokognitif denilen entelektüel kapasite azalmasıdır. Ancak gelişen teknoloji sayesinde sağlıklı beyin dokusunu en az etkileyecek, hastanın entelektüel kapasitesini azaltmayacak şekilde, sadece tümörü yok etmeye odaklanan en doğru ışınlama tedavileri planlanabiliyor. Bu noktada yapay zeka uygulamalarıyla hedef bölgenin hacmi ve sağlıklı bölgelerin yeri, konumu belirlenerek sağlıklı ışınlamalar yapmak mümkün. Olası hasarları azaltmak için başka koruyucu manevralar da var; epileptik ataklar için nörolojiyle ortak çalışma, bağımsız ölçüm değerlendirme testleri, koruyucu ilaçlar bunlar arasında. Ayrıca yaşam kalitesini artırmak için hastalara egzersiz, temiz hava, sosyal hayat, kaliteli beslenme, gıda takviyeleri (magnezyum gibi), kitap okuma ve bulmaca çözme gibi öneriler de sunuluyor. Ancak bütün bu bilgiler içinde en önemli olanı tüm tümörlerde olduğu gibi multidisipliner yaklaşımdır. Tüm hastaların tedavi öncesinde tümör kurullarında değerlendirilmesi, en ideal tedavinin tüm hekimlerin katılımıyla belirlenmesi kritik bir öneme sahip. (Radyasyon Onkolojisi Bölümü Direktörü, Prof. Dr. Hale Başak Çağlar)
“Beyin tümörlerinin sistemik tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçlarının seçiminde, özellikle moleküler patoloji testlerine bakılıyor ve hedefe yönelik tedavi şansı çok daha sağlıklı değerlendiriliyor.”
SİSTEMİK TEDAVİ SEÇENEKLERİ ARTIK DAHA ÇEŞİTLİ!
Primer beyin tümörleri birbirinden farklı davranışları, karakterleri, genetik özellikleri olan tümörler. Bu nedenle cerrahi ve radyoterapi tedavilerinin yanında sistemik tedavi gereksinimi ve nasıl olacağı konusu da farklı oluyor. Düşük dereceli beyin tümörlerinin çoğunda hiç kemoterapi ya da sistemik tedavi verilmeyebilecekken yüksek dereceli beyin tümörlerinde standart olarak kemoterapi kullanılıyor. Yine tümörün morfolojik (yapısal) ve moleküler özelliklerine göre kemoterapi dışında hedefe yönelik tedavi seçenekleri de gündeme geliyor. Hastalığın durumu gerektirdiğinde yapılan çoklu gen analizleri sonrası hedefe yönelik ilaçlar kullanılabiliyor. Ayrıca yeni ve etkinliği gösterilmeye başlanan bazı biyolojik tedaviler de dikkat çekici. Örneğin, “Onkolitik virüs tedavisi” olarak bilinen bir yöntemin beyin tümörlerinde etkin olduğu bulundu. Tümör içine enjekte edilen virüs, tümör hücrelerini enfekte ederek ölmelerine yol açıyor. Bu da antitümör etkinlik demek. Sonuç olarak, beyin tümörlerinin tedavisinde en önemli unsur multidisipliner yaklaşım. Nöroonkoloji tümör kurulunda klinikler arası iş birliğiyle hastalığın her aşaması değerlendirilip en uygun tedavinin verilmesi sağlanıyor. Bugün ve gelecekte hedefe yönelik tedaviler, immünoterapi ve biyolojik tedavilerle ilgili klinik çalışmalar arttıkça kemoterapinin daha az kullanılacağını öngörebiliriz. (Medikal Onkoloji Uzmanı, Prof. Dr. Bülent Karagöz)
“Beyinde yer tuttuğu bölgenin özelliklerine göre bulgu veren tümörler epilepsi nöbetleri, kol-bacaklarda güç kaybı, uyuşma ve konuşma bozukluğu gibi nörolojik sorunlara da neden olabiliyor. Ancak uygun ilaçlarla nöbetleri tedavi etmek mümkün.”
BEYİN TÜMÖRLERİ NÖROLOJİK SORUNLARA YOL AÇIYOR MU?
Beyin tümörlerinin tanı ve tedavi süreçlerinde nöroloji biliminin de önemli bir yeri var. Beyinde yer tuttuğu bölgenin özelliklerine göre bulgu veren tümörler nörolojik sorunlara da neden olabiliyor. Beyinde yerleştiği bölgedeki elektrik aktivitesini etkileyerek ani-kuvvetli elektrik boşalmasına neden olan tümörler, bu şekilde epileptik nöbetlere yol açıyor. Büyük nöbetler baygınlık, kol ve bacaklarda kasılmalar, ağızdan köpük gelmesi, idrar kaçırma; küçük nöbetler ise kısa süreli dalgınlık ya da konuşma bozuklukları şeklinde görülüyor. Tümörler ayrıca nöbetler dışında, kol ve bacaklarda kuvvet kaybı, uyuşma, dengesizlik ve bunama benzeri unutkanlıklar da yapabiliyor. Her beyin tümöründe görülmeyen bu nöbetler, tümöre bağlı ortaya çıktığında tedavi için, o nöbeti baskılayacak nörolojik ilaçlara başvuruluyor. Burada önemli olan bir husus da, nöbet geçiren hastaya ilk yardım için doğru bir yaklaşım göstermek. Kol ve bacak kasılmaları varsa hastanın hareketini engellemek yerine, kendisine zarar vermeyecek şekilde önlem alınması gerekir (başını çarpmaması için yastık/battaniye koymak gibi). Ayrıca hurafelerden kesinlikle uzak durulmalı ve nöbet boyunca hastaya su verilmemeli, yüzüne su dökülmemeli, soğan koklatılmamalıdır. Hastanın yakası gevşetilerek ağız içine kaşık sokmak gibi herhangi bir müdahaleden de kaçınmak gerekir. Nöbetler uzun sürerse ve müdahale edilmezse tehlikeli olabilir fakat hasta herhangi bir yerden düşmediği ve kafa/ vücuduna darbe almadığı sürece kendiliğinden geçen nöbetlerin beyin hücrelerine belirgin bir zararı olmaz. Özellikle beyin tümörü ameliyatlarının sonrasında da nörolojik bakım ve takiplerin yapılması gerekir. (Nöroloji Uzmanı,
Prof. Dr. Nihal Işık)
NE ZAMAN DOKTORA GİTMELİ?
Ağrınız sürekli olup aynı zamanda artan şiddetteyse ve aşağıdaki sorulara yanıtlarınız “evet” ise acilen bir uzmana başvurmalısınız.
- Ağrı ilk kez 10 yaşın altında veya 50 yaşın üstünde mi ortaya çıktı?
- Daha önce mevcut olan ağrı şiddetlendi ve şekli değişti mi?
- Baş ağrısı şimdiye kadar hayatınızda karşılaştığınız en şiddetli ağrı mı? Ağrı kesicilere rağmen geçmiyor mu?
- Konuşma bozukluğu, görme bozukluğu, kol ve bacaklarda uyuşmalar, güçsüzlük (felç) gibi nörolojik şikayetler baş ağrınıza eşlik ediyor mu?
- Baş ağrınız hep aynı bölgede mi? 6. Sabah uyandığınızda baş ağrınız var mı? Kusarak rahatlıyor musunuz?
https://youtu.be/RQtqj9QyfTkhttps://youtu.be/QuMqtoeaUKshttps://youtu.be/ocFJ7tAa8OQhttps://youtu.be/QKrUEhjFV-I