Beyin Tümörleri
BEYİN TÜMÖRLERİ
Beyin tümörleri İsveç, Norveç gibi kuzey ülkelerinde 100.000’de 5-10 arasında görülürken, uzak doğu ülkelerinde yıllık insidans 100.000 de 1-2 dir. Erkeklerde kadınlara oranla beyin tümörleri daha sık görülür. Etnik olarak da beyazlarda zencilere göre daha sıktır. Ailesel faktörler, radyasyon, hayvan virüsleri, fenol ve benzen bileşikleri ile uğraşan meslek grupları, N-nitroz içeren yiyecekler, sigara içimi beyin tümörü riskini artıran durumlardır.
Beyin tümörleri malign (kötü huylu) ve benign (iyi huylu) olarak sınıflandırabiliriz. Malign tümörlerde, günümüzde en sık beyine metastaz yapan tümörleri (başka tümörün yayılımı, akciğer, meme kanseri, kolon kanseri, yumurtalık kanseri vb.) görmekteyiz.
KÖTÜ HUYLU TÜMÖRLER
1-Glial Tümörler:
Beyin kanserlerinin çoğunu bu grup oluşturur. Kontrolsüz anormal çoğalma özelliği olan bu hücreler, beyinin glia adlı destek hücrelerinden köken alır. Hızla büyüyüp çevrelerindeki sağlıklı dokuya uzanır, nadir de olsa omuriliğe, hatta vücudun diğer organlarına da yayılabilirler.
Tedavi ve hastalığın seyri açısından 4 gruba ayrılırlar. Evre I ve Evre II “düşük evreli” olarak adlandırılırken, Evre III (anaplastik astrositom) ve Evre IV (glioblastoma multiforme) ise “yüksek evreli” kabul edilir.
Diğer beyinin birincil malign tümörleri; ependimom, medulloblastom, oligodendrogliomdur. Yaşam süreleri, tümörün patolojisi, ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) alıp almama durumuna ve hastanın yaşına bağlıdır. Düşük evreli glial tümörlerde yaşam süresi uzundur. Düşük evreli tümörler yüksek evreli tümörlere dönüşebilir.
2-Metastatik beyin tümörleri:
Vücudun başka yerindeki bir tümörün beyine yayılması sonucu oluşur. En fazla akciğer, meme, kalın bağırsak, mide, cilt ya da prostattan kaynaklanırlar.
Bazı hastalar başka organda kanser olmadığını bilmeden, beyine yayılmış olarak doktora başvurabilmektedir. Ancak ameliyat sonrası ve beyin biyopsisi sonucunda hastanın beyin tümörünün metastaz olduğu tespit edilebilmektedir.
Kötü huylu beyin tümörlerinde tedavi seçenekleri; ameliyat, biyopsi, ışın tedavisi, ilaç tedavisidir. Tedaviye yanıt, tümörün köken aldığı odak, yayıldığı organ sayısı, metastatik lezyon sayısı, hastanın yaşı, ek hastalık bulunup bulunmaması gibi faktörlerle ilişkilidir.
Tablo’da glial tümör tipleri ve tedavileri gösterilmiştir.
EVRESİ | Tümör Tipi | Patolojisi | Tedavi ve Yaşama Süresi |
EVRE 1 | Pilositik astrositom Kraniofaringioma Gangliositoma Ganglioglioma |
Düşük evrelidir. En az kötü huylu olan tümör tipleridir. | Sadece ameliyat ile kür sağlanabilir. Uzun süren ömür vardır. Yavaş büyürler. |
EVRE 2 | Diffüz Astrositoma Pineositoma oligodendroglioma |
Düşük evrelidir. Yavaş büyürler. | Ameliyat yapılabilir. Bazı tiplerinde gerekirse ışın tedavisi verilebilir. Yüksek dereceli tümöre dönebilir. |
EVRE 3 | Anaplastik astrositoma Anaplastik ependimoma Anaplastik oligodendroglioma |
Kötü huylu, yayılımcıdır. Yüksek derecelidir. |
Ameliyat, ışın tedavisi (IMRT) ve ilaç tedavisi (temodal) gerekir. Tekrarlamaya meyillidir. Evre 4’e geçebilir. |
EVRE 4 | Glioblastoma Pineoblastoma Medülloblastoma ependimoblastoma |
Çok hızlı ve agresif büyür. Geniş olarak yayılımı vardır. |
Ameliyat, ışın tedavisi (IMRT) ve ilaç tedavisi (temodal) gerekir. Hızlı tekrarlar. Yaşam süresi kısadır. |
İYİ HUYLU TÜMÖRLER
En sık menengiomalar ile karşılaşmaktayız. Diğer sık karşılaşılan iyi huylu beyin tümörleri, hipofiz adenomları, kraniofarengiomalar, dermoid ve epidermoid tümörler, hemanjioblastom, kolloid kist, subependimal dev hücreli astrositom, nörinomlar (akustik schwannoma) ‘dır.
İyi huylu olmasına rağmen, beyin tümörleri bazen hayatı tehdit edecek durumlara neden olabilirler. Bazen çevresindeki önemli beyin damar ve sinir yapısına yapışarak ameliyatla tam çıkarılması mümkün olmayabilir ve yeniden ortaya çıkabilirler. Bazıları (örneğin menengiomalar) nadir de olsa kötü huylu tümöre dönüşebilirler. Çevrelerindeki beyin dokusuna yayılım göstermedikleri için ameliyatla tam çıkarılabilme şansları yüksektir.
ŞİKÂYETLER
Baş ağrısı, kusma, bulantı, görme bozukluğu, bilinç bozulması, nöbet (havale) geçirme, kol ve bacaklarda güçsüzlük, sinirlilik, iştahsızlık, işitmede azalma, unutkanlık, konuşma ve anlamada yetersizlik, yazamama, dengesizlik, el ve ayaklarda büyüme gibi yakınmalardan biri ya da bir kaçı ile başvurabilirler.
BAŞI AĞRIYAN HASTA MUTLAKA NE ZAMAN DOKTORA BAŞVURMALIDIR?
Ağrı sürekli ve artan şiddet de ise;
1. İlk kez ağrı 10 yaşın altında veya 50 yaşın üstünde ortaya çıkmışsa,
2. Daha önce mevcut olan ağrı şiddetlendiyse, şekli değiştiyse,
3. Baş ağrısı şimdiye kadar hayatında karşılaştığı en şiddetli ağrıysa ve aniden başladıysa,
4. Ağrı bir fiziksel aktivite sırasında (ağır bir yük kaldırmak, cinsel ilişki), hapşırma veya ıkınma sırasında ortaya çıkmış ve şiddetini arttırmışsa,
5. Kafa travması sonrasında ortaya çıkan baş ağrısı varsa,
6. Konuşma bozukluğu, görme bozukluğu, kol ve bacakta uyuşmalar, güçsüzlük (felç) gibi nörolojik semptomlar baş ağrısı ile birlikteyse,
7. Baş ağrısı tedaviye cevap vermiyorsa,
8. Baş ağrısı hep aynı bölgede ise,
9. Sabah uyandığında baş ağrısı varsa ve kusma ile rahatlıyorsa,
10. Yüksek ateş, uyku hali, bilinçte bozulma veya vücut döküntüsü varsa, mutlaka doktora gitmek gerekir.
TANI
Bilgisayarlı beyin tomografisi (BT) ya da manyetik rezonans görüntüleme (MRG) tetkikleri ile genellikle tanı konur. Beyin tomografisi hızlı tarama ve MR çektiremeyen hastalarda ve ameliyat sonrası kontrol için önemlidir. Tümör sınırlarının ve özelliklerinin daha iyi tanımlanması amacıyla kontrastlı çekilecek olan beyin MR’ı daha değerlidir. Gerekirse MR spektro ve bazı özellikli olgularda PET BT yapılabilmektedir. Kesin tanı, patolojik incelemeler sonrası konur.
TEDAVİ
Günümüzde beyin tümörlerinin tedavisinde, tümörün tanısına göre cerrahi, radyoterapi (ışın tedavisi), radyo-cerrahi ve kemoterapi (ilaç tedavisi) yöntemleri ayrı ayrı ya da birleşik olarak kullanılmaktadır. Genellikle tedavide ilk seçenek cerrahi olarak tümörün çıkarılmasıdır. Az bir kısmında ise radyocerrahi (Gamma knife, linear accelator=linac) ve takip önerilmektedir. Işın tedavisi (radyoterapi) ve kemoterapi güncel tedaviler içinde cerrahi ile birlikte yapılabilmektedir.
Tedavi de tümörün malignite derecesi ve yerleşim yeri, hastanın yaşı, genel durumu ve ek sistemik problemlerin varlığı önemlidir.
CERRAHİ
Günümüzde beyin tümörlerinde en önemli silahtır. Tümörün tamamının çıkarılması önemli olmakla beraber, hastaya zarar vermeden tamamı çıkarılamayacak olanlarda ise mümkün olduğu kadar tümör temizlenmeli , kalan kısım için patoloji sonucuna göre takip ve radyocerrahi yapıla bilinir.
Cerrahide kafatasında tümöre uygun delik açıp, buradan mikroskopla tamamı çıkarılmaya çalışılır. Günümüzde gelişen teknoloji ile bazı boyalar kullanılarak tümör mikroskop altında özel ışıklarla görünür hale getirilip çıkarılma işlemi yapıla bilinmektedir.
Cerrahi olarak diğer bir seçenek, stereotaktik biyopsi yapılmasıdır. Kafatasına küçük bir delik açılarak, biyopsi alınır. Bu uygulama riskli olan bölgelerdeki tümör için ve cerrahi uygun olmayan hastalarda tanı koyabilmek için yapılır. İki temel problem vardır. Çıkarılan tümör miktarı çok küçüktür ve bir de alınan materyalden tanı koymak zordur.
Son yıllarda navigasyon sistemleri ameliyatlarda kullanılmaktadır. Bu sistemin en sıkıntılı yanı beyinde ameliyat esnasında olan yer değiştirmeleri hesaba katmamasıdır
CERRAHİ SONRASI OLASI KOMPLİKASYONLAR
Bu komplikasyonlar, tümörün cinsi, yerleşim bölgesi, hastanın yaşı ve genel durumundan bağımsız değildir. Nöbet, şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma, kanama, mevcut nörolojik durumun daha da kötüleşmesi, görme, konuşma ve algılamada bozulma, hidrosefali (şant takmak gerekebilir), ekstremitelerde şişlik, kızarıklık, yara yerinin geç iyileşmesi, enfeksiyon, tromboemboli, bazı psikiyatrik sorunlar, olası ameliyat komplikasyonlarından bazılarıdır. Bu komplikasyonların çoğunluğu ameliyat sonrası tıbbi bakım ile düzelebileceği gibi bazıları (örneğin nörolojik durumun kötüleşmesi) kalıcı olabilir. Bu komplikasyonların bir veya daha fazlası aynı hastada gelişebilir. Ancak unutulmaması gereken en önemli nokta; beyinde bir tümör varlığında bu tümörün yarattığı sistemik problemler sıklıkla hayatı tehdit etmektedir.
IŞIN TEDAVİSİ (RADYOTERAPİ)
Radyoterapi ile yüksek enerjili X ışınları kullanılarak anormal beyin tümör hücrelerini öldürerek tümörün küçülmesi sağlanmış olur. Radyoterapi bir alternatif yada yardımcı tedavi olarak kullanılır efektif bir cerrahi kadar etkili bir yöntem değildir.
- Standart external beam radyoterapi ile etraftaki normal beyin dokusu korunmaya çalışarak ışının verilmesi prensibine dayanır. Uzun dönem sonraki beyin üzerindeki radyoterapi komplikasyonları son zamanlarda geliştirilen radyoretapi yöntemleri kullanılarak oldukça azaltılmıştır. Yeni radyoterapi teknikleri, üç boyutlu konformal radyoterapi (3DCRT)den intensity-modulated radyoterapi (IMRT) ye kadar uzanmaktadır.
- Proton beam radyoterapi radyoaktif materyal olarak proton ışını kullanarak beyindeki hedefe ışın verilmesi prensibine dayanır. Avantajı daha az olarak etraf dokuya zarar verir.
- Stereotaktik radyocerrahi (Gamma knife, Cyberknife gibi) burada hedeflenen dokuya gamma ışını ya da x ışını vererek tek seferde yüksek doz uygulanır çevre dokuya en az hasar verir. 3 cm çapından büyük tümörlerde uygulanması mümkün değildir ve genellikle glial tümörlere uygulanmaz.
İLAÇ TEDAVİSİ (Kemoterapi)
Kemoterapi genellikle bazı çocukluk çağı spesifik tümörlere etkilidir (Lenfoma ve oligodendrogliomlar). Birincil beyin kötü huylu tümörlerde kemoterapi yaşam süresini uzatmaktadır ( % 20 hastada).
ARAŞTIRILAN TEDAVİ ŞEKİLLERİ
Yapılacak başka tedavi olanağı olmayan çaresiz hastalarda, immunoterapi, toksin kullanımı, antiangiogenez tedavisi, gen tedavisi gibi tek tek ya da kombine olarak kullanılmaktadır.
TAKİP VE ÖNERİLER
Tümör iyi huylu ise ve tamamı çıkarılmışsa genellikle ilk üç ve altı aylık kontrollerden sonra yılda bir kez kontrol yapılır. Kötü huylu tümörlerde ise beyin cerrahisi, tıbbi onkolog (kanser ilaçları ile tedavi konusunda uzman), radyasyon onkoloğu (kanserin ışın tedavisi konusunda uzman), fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümlerinin de takipleri göz önünde tutularak kontrol zamanlarının belirlenmesi uygun olur.
https://youtu.be/RQtqj9QyfTkhttps://youtu.be/QuMqtoeaUKshttps://youtu.be/ocFJ7tAa8OQhttps://youtu.be/QKrUEhjFV-I
Hidrosefali Nedir?
Hidrosefali, anne karnı da dahil her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Beyinde su toplanması olarak da bilinir. Hidrosefali, hidro=su ve sefali=baş kelimelerinin birleşiminden oluşur. Yunancada ‘içi su dolu kafa’ anlamına gelir.
Hidrosefali beyin omurilik sıvısının (BOS, Serebrospinal Sıvı) kafa içinde, beyin ventriküllerinde ve boşluklarında normalin üzerinde birikmesi sonucu oluşur ve bu hastalıkta çocukluk yaş grubunda genelde kafa büyümesi olur.
Beyin omurilik sıvısı normal bir su olarak düşünülmemelidir. Çünkü beynimizi olumsuz yönde etkileyebilecek şiddetli çarpmalarda beynin korunması gibi hayati işlevleri vardır. Bu sıvıda kanımızda bulunduğu gibi besleyici içerik de mevcuttur. Beyinde günde yaklaşık yarım litre BOS üretilmekte ve üretilen bu BOS da beyin tarafından emilmektedir. Yani BOS vücudumuzda sürekli yapım, dolaşım ve emilim süreçlerinden geçer. Beyin boşluklarında ve beyinle omuriliği kavrayan kılıflar arasında dolaşmaktadır. BOS’un üretiminde normalin üzerinde olması, emilim problemi yaşanması ve sıvının dolaştığı kanallardaki darlık veya tıkanıklık sonucunda dolaşımda problem yaşanması ile sıvı birikimi olabilir. Bu sıvının birikmesi sonucu beyinde bir baskı oluşur ve bu baskının beyinde pek çok hasara neden olduğu bilinir. Çeşitli beyin hasarı, gelişimsel, fiziksel ve zihinsel bozulmalara yol açabilir.
Kendiliğinden iyileşebilen veya hekim kontrolünde ilaçla tedavi edilebilen bir hastalık değildir ve tek çözümü ameliyat olmaktır. Hastalığın teşhisi sonrasında ameliyatla tedavinin en erken sürede yapılması gerekir. Tedavinin geç kalması veya hiç yapılmaması gibi durumlarda hastalık ölümcül olabilir. Çeşitli radyolojik tekniklerle anne karnında dahi teşhis konulabilir ve erken teşhis oldukça önemlidir.
Hastalık, anne karnındaki bebeklik döneminden başlayarak, ileri yaşlara kadar her dönemde görülebilir. Fakat her yaş aralığında bu hastalığın meydana getirdiği belirtiler farklılık gösterir.
Hidrosefali Nedenleri Nelerdir?
Bazen hidrosefali vakalarının nedeni kesin bir şekilde anlaşılamaz. Hidrosefali nedenleri doğuştan oluşan yani konjenital veya sonradan oluşan yani edinsel olarak 2’ye ayrılabilir.
Doğuştan (konjenital) hidrosefali nedenleri: Bir bebeğin hidrosefali hastalığına sahip bir şekilde doğmasından BOS akışında problem yaratabilecek bir durum olduğu anlaşılabilir. Prematüre (erken )doğan bebeklerde de bu problem görülebilir, hatta bazı prematüre bebeklerde beyin kanaması gelişebilir.
- Spina bifida gibi bazı sağlık sorunları görülmesi
- X kromozomuna bağlı olarak görülen bazı mutasyonlar
- Bazı nadir de olsa görülebilen genetik bozukluklar (Dandy Walker malformasyonu gibi)
- Beyin veya omurilik ile araknoid membran arasında bulunan içi sıvı ile dolu olan keseler yani Araknoid kistler
Çocuklarda ve yetişkinlerde hidrosefali nedenleri: Bu çocukları veya yetişkinleri etkileyen hidrosefali genelde beyni etkileyen hastalık, travma veya yaralanmalardan kaynaklanır. Edinilmiş hidrosefali olarak adlandırılır.
- Beyin ve omuriliği kavrayan zarda oluşan enfeksiyonar (menenjit gibi)
- Beyinde oluşan tümörler
- İnme
- Kafalarda belirli nedenlerden dolayı oluşan travmalar ve yaralanmalar
- Beyinde oluşan kan pıhtıları yani venöz tromboz denilen durum
- Beynin içinde görülen kanama durumları
- Beyin omurilik sıvısının dolaşımının gerçekleştiği kanallarda doğuştan görülen darlık bazen geç dönemde belirti verebilir.
Yaşlılarda hidrosefali nedenleri: Beyinde hasar oluşumu, beyin kanaması, geçirilen bazı enfeksiyonlar sonucunda yaşlılarda hidrosefali gelişebilir. Diyabet, kalp hastalığı veya yüksek kolesterol gibi kan akışının olumsuz yönde etkileyen kronik rahatsızlıklarıyla bağlantı olarak gelişebilir. Bu durumlar hidrosefali oluşumuna neden olabilecek faktörlerdir ancak kesin nedeni bilinememektedir. Bu hastalarda özellikle normal basınçlı hidrosefali görebilmekteyiz.
Hidrosefali Belirtileri
Hidrosefali tiplerine göre ve hastalığın görüldüğü yaşa göre farklı belirtiler oluşturabilir.
Doğuştan hidrosefali belirtileri:
- Başın su toplaması nedeniyle normalden büyük olması,
- Damarların kolay şekilde görülebildiği kadar inceliğe ve parlaklığa sahip saç derisi
- Bıngıldakta (bebeğin başının üstündeki yumuşak bölge) su toplamasına bağlı olarak gelişen şişkinlik veya gerginlik
- Kafatasında oluşan geniş boşluklar
- Beslenme şeklinde oluşan bozukluk ve dengesizlik
- Sinirli olma hali
- Kusma
- Nöbet geçirme (Epilepsi, sara krizi)
- Sürekli uyuklama durumu
- Ayak ve bacaklarda bulunan kaslarda sertlik oluşması ve spazmlar görülmesi
- Gözlerde kayma, görme problemi
Yetişkinlerde veya çocuklarda hidrosefali belirtileri:
- Başta ağrı oluşması (Beyin sıvısı yatış pozisyonunda uzun süre kalınması nedeniyle çok iyi boşalamamaktadır. Bu nedenle kişiler sabah kalktıklarında daha şiddetli şekilde baş ağrısı hissedebilir. Sürekli oturmak da baş ağrısını arttırabilir ve bu baş ağrıları hastalık ilerledikçe, tedavi de edilmedikçe sürekli hale gelebilir.)
- Boyun ağrısı
- Kendini hasta, yorgun ve halsiz hissetmek
- Sıklıkla uyku halinde olma (ileri durumlarda koma durumu dahi gerçekleşebilir)
- Zihinsel bulanıklık yaşanması ve sık sık kafa karışıklığı oluşması
- Görme problemi, sıklıkla bulanık veya çift olarak görme
- Yürümede zorluk yaşanması
- İdrar kaçırma ve dışkıyı tutamama durumu
- Çocuklarda kısa şekilde ve tiz bir sesle görülen ağlamalar
- Kafa büyüklüğünün de değişmesiyle beraber yüz görünümünde gerçekleşen değişiklikler
- Çocuklarda gelişimde gerilik oluşması
- Hareketlerin yavaşlaması ve sınırlandırılması
- Alınganlık ve kontrolsüz olan ruh hali
- Nöbet geçirme (Epilepsi, sara krizi)
Normal basınçlı hidrosefali belirtileri:
Genellikle 60 yaşından büyük olan erişkinlerde görülür. Bu durumun başlıca belirtisi bilinç kaybı yaşanmadan aniden düşüşlerdir.
- Yürümede bozulma, dönüşleri rahat yapamama (Tipik terde mıknatıs varmış hissi şeklinde yürürler)
- Zihinsel işlevlerin bozulması kaynaklı hafızada yaşanan problemler, unutkanlık
- Başta ağrı hissedilmesi
- İdrar veya dışkıyı tutamama durumu
Hidrosefali Tanısı Nasıl Konur?
Tanı konulmasında teknoloji ve tıbbın ilerlemesi sayesinde gelişen Nöroradyolojik teknikler kullanılır. Bu tekniklere MR görüntüleme (BOS akım MR) ve Bilgisayarlı Tomografi (BT) örnek verilebilir. Bu teknikler sayesinde beyin boşluklarında hastalığa bağlı oluşan genişlemeler ve beyin dokusunda meydana gelen değişiklikler tespit edilebilir ve hasta muayenesi ile birlikte de görülen semptomlar birleştirilerek hidrosefali tanısı kesin bir şekilde konulabilir.
Doğum öncesinde anne karnındaki bebeklerde de bu hastalığa rastlanabilir. MRG ve ultrasonografi anne karnındaki bebeğin beyin gelişimi ve beyin boşluklarındaki değişiklikleri belirlemeye ve bu değişikliklerin takip edilmesine yarayan tekniklerdendir. Bebeğin doğumundan sonra yapılan MRG işlemi ile birlikte de görülen hidrosefalinin nedeni belirlenmiş olur.
Hidrosefali Nasıl Tedavi Edilir?
Hidrosefali hastalığında diğer hastalıklarda olduğu gibi erken tanı çok önemlidir. Hidrosefali hastalığında ilaçla tedavi mümkün değildir. Tek tedavi yöntemi cerrahi müdahalelerdir. Bu cerrahi müdahaleleri sadece beyin ve sinir cerrahisi uzmanları gerçekleştirebilir. Cerrahi müdahalelerde birçok yöntem bulunur ve en doğru olan yöntem hidrosefaliye neden olan faktörlere göre seçilir.
Eğer hidrosefali nedeni BOS dolaşımının doğru şekilde yapılamaması ve bunun nedeni de dolaşım kanallarında olan tıkanıklık ise tıkanıklığın giderilmesine yönelik bir cerrahi yöntem seçimi yapılmalıdır. Bu tıkanıklıkların nedeni tümör, kist gibi durumlar olabilir. Tıkanıklığın açılamadığı durumlarda ise BOS’un beyin içindeki dolaşım kanalları cerrahi müdahaleler ile değiştirilebilir.
Şant ameliyatı
Genelde bu sıvının dolaşımı eski ve sağlıklı haline geri döndürülemez ve bu sıvı vücutta bulunan herhangi bir boşluğa aktarılır. Genelde beyin omurilik sıvısının kolay emilebildiği karın veya kalpteki bir boşluk bölgesine aktarımı tercih edilir. Bu aktarım işlemi için “şant” olarak bilinen ince, uzun, elastik ve silikon özellikli bir boru kullanılır. Bu işlemin tek yönlü ve kontrollü bir hızda çalışması gereklidir. Bunun için de kafa derisinin altında bulunan bir pompa ve ince boru gereklidir. Bu işlem sayesinde beyin içindeki basıncın artması önlenir. Beyin içindeki sıvının her gün üretildiği düşünüldüğünde bu sistemin sürekli çalışması gerektiği anlaşılabilir. Bu sistemin parçaları deri altındadır fakat dokunulduğunda veya bir fiziksel muayene yapılması sırasında hissedilebilir. Bebeklerde ise dışarıdan bakıldığında görülebilir. Şantın pil gibi bir güç kaynağına ihtiyacı yoktur. Bu işlem sonrasında gerekli kontrollerin yapılması durumunda hastalar hayatlarını sorunsuz şekilde devam ettirebilir.
Endoskopik Ventrikülostomi
Endoskopik (kamera sistemi ile yapılan müdahaleler) sistemler geliştikten sonra, günümüzde uygun hastalarda tercih edilen tedavi yöntemidir. Endoskopik üçüncü ventrikülostomi (sıvının dolaşması için yeni bir yol açılması) ve aquaduktoplasti (tıkanık olan yerin açılması) olarak bilinen bu yöntemde şant sistemine gerek yoktur. Ayrıca şant takılan ve sürekli şant tıkanması gibi tekrarlayan problemi olanlarda, enfeksiyon sorunu nedeniyle şant çıkartılan hastalarda endoskopik yöntem tercih edilebilir.
Operasyon, 1-2 cm uzunluğunda ufak bir cilt kesisi yapıldıktan sonra, kafatasına açılan küçük bir delikten endoskop (kamera) ile üçüncü ventriküle ulaşılmaktadır. Ön alt bölümüne omurilik sıvısının dolaşması için buraya bir yol açılır. Böylece biriken sıvı buradan gitmeye başlar. Ameliyat yaklaşık 1 saat sürer. Ertesi gün hasta taburcusu yapılmaktadır.
Uygun hastalarda şant ameliyatına göre çok daha avantajlı olan bu yöntemde, vüdumuza yerleştirilen herhangi bir plastik hortum ve sistem bulunmamaktadır. Enfeksiyon riski daha azdır. Şant tıkanması ve çalışmaması gibi sorunlar görülmez. Bunun yanı sıra bazı ameliyat riskleri bulunmaktadır. Nadiren de olsa ameliyatla açılan ve sıvının boşalmasını sağlayan açıklık kendiliğinden tekrar kapanabilmekte, görme sinirlerinde etkilenme olabilmektedir.
Genel olarak 1 yaş altındaki bebeklerde bu yöntem tercih edilmemektedir.
Anne karnında tanı konulması durumunda bebeğin en erken olabilecek şekilde doğurtulması ve hastalık için gerekli cerrahi müdahalenin de en erken şekilde yapılması gerekir.
Hidrosefali tanısı geç konulduğu takdirde ölümcül olabilen bir hastalıktır. Bu yüzden belirtilerin görülmesi durumunda en yakın sağlık kuruluşunda kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.
Hidrosefali, anne karnı da dahil her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Beyinde su toplanması olarak da bilinir. Hidrosefali, hidro=su ve sefali=baş kelimelerinin birleşiminden oluşur. Yunancada ‘içi su dolu kafa’ anlamına gelir.
Hidrosefali Nedir?
Hidrosefali beyin omurilik sıvısının (BOS, Serebrospinal Sıvı) kafa içinde, beyin ventriküllerinde ve boşluklarında normalin üzerinde birikmesi sonucu oluşur ve bu hastalıkta çocukluk yaş grubunda genelde kafa büyümesi olur.
Beyin omurilik sıvısı normal bir su olarak düşünülmemelidir. Çünkü beynimizi olumsuz yönde etkileyebilecek şiddetli çarpmalarda beynin korunması gibi hayati işlevleri vardır. Bu sıvıda kanımızda bulunduğu gibi besleyici içerik de mevcuttur. Beyinde günde yaklaşık yarım litre BOS üretilmekte ve üretilen bu BOS da beyin tarafından emilmektedir. Yani BOS vücudumuzda sürekli yapım, dolaşım ve emilim süreçlerinden geçer. Beyin boşluklarında ve beyinle omuriliği kavrayan kılıflar arasında dolaşmaktadır. BOS’un üretiminde normalin üzerinde olması, emilim problemi yaşanması ve sıvının dolaştığı kanallardaki darlık veya tıkanıklık sonucunda dolaşımda problem yaşanması ile sıvı birikimi olabilir. Bu sıvının birikmesi sonucu beyinde bir baskı oluşur ve bu baskının beyinde pek çok hasara neden olduğu bilinir. Çeşitli beyin hasarı, gelişimsel, fiziksel ve zihinsel bozulmalara yol açabilir.
Kendiliğinden iyileşebilen veya hekim kontrolünde ilaçla tedavi edilebilen bir hastalık değildir ve tek çözümü ameliyat olmaktır. Hastalığın teşhisi sonrasında ameliyatla tedavinin en erken sürede yapılması gerekir. Tedavinin geç kalması veya hiç yapılmaması gibi durumlarda hastalık ölümcül olabilir. Çeşitli radyolojik tekniklerle anne karnında dahi teşhis konulabilir ve erken teşhis oldukça önemlidir.
Hastalık, anne karnındaki bebeklik döneminden başlayarak, ileri yaşlara kadar her dönemde görülebilir. Fakat her yaş aralığında bu hastalığın meydana getirdiği belirtiler farklılık gösterir.
Hidrosefali Nedenleri Nelerdir?
Bazen hidrosefali vakalarının nedeni kesin bir şekilde anlaşılamaz. Hidrosefali nedenleri doğuştan oluşan yani konjenital veya sonradan oluşan yani edinsel olarak 2’ye ayrılabilir.
Doğuştan (konjenital) hidrosefali nedenleri: Bir bebeğin hidrosefali hastalığına sahip bir şekilde doğmasından BOS akışında problem yaratabilecek bir durum olduğu anlaşılabilir. Prematüre (erken )doğan bebeklerde de bu problem görülebilir, hatta bazı prematüre bebeklerde beyin kanaması gelişebilir.
- Spina bifida gibi bazı sağlık sorunları görülmesi
- X kromozomuna bağlı olarak görülen bazı mutasyonlar
- Bazı nadir de olsa görülebilen genetik bozukluklar (Dandy Walker malformasyonu gibi)
- Beyin veya omurilik ile araknoid membran arasında bulunan içi sıvı ile dolu olan keseler yani Araknoid kistler
Çocuklarda ve yetişkinlerde hidrosefali nedenleri: Bu çocukları veya yetişkinleri etkileyen hidrosefali genelde beyni etkileyen hastalık, travma veya yaralanmalardan kaynaklanır. Edinilmiş hidrosefali olarak adlandırılır.
- Beyin ve omuriliği kavrayan zarda oluşan enfeksiyonar (menenjit gibi)
- Beyinde oluşan tümörler
- İnme
- Kafalarda belirli nedenlerden dolayı oluşan travmalar ve yaralanmalar
- Beyinde oluşan kan pıhtıları yani venöz tromboz denilen durum
- Beynin içinde görülen kanama durumları
- Beyin omurilik sıvısının dolaşımının gerçekleştiği kanallarda doğuştan görülen darlık bazen geç dönemde belirti verebilir.
Yaşlılarda hidrosefali nedenleri: Beyinde hasar oluşumu, beyin kanaması, geçirilen bazı enfeksiyonlar sonucunda yaşlılarda hidrosefali gelişebilir. Diyabet, kalp hastalığı veya yüksek kolesterol gibi kan akışının olumsuz yönde etkileyen kronik rahatsızlıklarıyla bağlantı olarak gelişebilir. Bu durumlar hidrosefali oluşumuna neden olabilecek faktörlerdir ancak kesin nedeni bilinememektedir. Bu hastalarda özellikle normal basınçlı hidrosefali görebilmekteyiz.
Hidrosefali Belirtileri
Hidrosefali tiplerine göre ve hastalığın görüldüğü yaşa göre farklı belirtiler oluşturabilir.
Doğuştan hidrosefali belirtileri:
- Başın su toplaması nedeniyle normalden büyük olması,
- Damarların kolay şekilde görülebildiği kadar inceliğe ve parlaklığa sahip saç derisi
- Bıngıldakta (bebeğin başının üstündeki yumuşak bölge) su toplamasına bağlı olarak gelişen şişkinlik veya gerginlik
- Kafatasında oluşan geniş boşluklar
- Beslenme şeklinde oluşan bozukluk ve dengesizlik
- Sinirli olma hali
- Kusma
- Nöbet geçirme (Epilepsi, sara krizi)
- Sürekli uyuklama durumu
- Ayak ve bacaklarda bulunan kaslarda sertlik oluşması ve spazmlar görülmesi
- Gözlerde kayma, görme problemi
Yetişkinlerde veya çocuklarda hidrosefali belirtileri:
- Başta ağrı oluşması (Beyin sıvısı yatış pozisyonunda uzun süre kalınması nedeniyle çok iyi boşalamamaktadır. Bu nedenle kişiler sabah kalktıklarında daha şiddetli şekilde baş ağrısı hissedebilir. Sürekli oturmak da baş ağrısını arttırabilir ve bu baş ağrıları hastalık ilerledikçe, tedavi de edilmedikçe sürekli hale gelebilir.)
- Boyun ağrısı
- Kendini hasta, yorgun ve halsiz hissetmek
- Sıklıkla uyku halinde olma (ileri durumlarda koma durumu dahi gerçekleşebilir)
- Zihinsel bulanıklık yaşanması ve sık sık kafa karışıklığı oluşması
- Görme problemi, sıklıkla bulanık veya çift olarak görme
- Yürümede zorluk yaşanması
- İdrar kaçırma ve dışkıyı tutamama durumu
- Çocuklarda kısa şekilde ve tiz bir sesle görülen ağlamalar
- Kafa büyüklüğünün de değişmesiyle beraber yüz görünümünde gerçekleşen değişiklikler
- Çocuklarda gelişimde gerilik oluşması
- Hareketlerin yavaşlaması ve sınırlandırılması
- Alınganlık ve kontrolsüz olan ruh hali
- Nöbet geçirme (Epilepsi, sara krizi)
Normal basınçlı hidrosefali belirtileri:
Genellikle 60 yaşından büyük olan erişkinlerde görülür. Bu durumun başlıca belirtisi bilinç kaybı yaşanmadan aniden düşüşlerdir.
- Yürümede bozulma, dönüşleri rahat yapamama (Tipik terde mıknatıs varmış hissi şeklinde yürürler)
- Zihinsel işlevlerin bozulması kaynaklı hafızada yaşanan problemler, unutkanlık
- Başta ağrı hissedilmesi
- İdrar veya dışkıyı tutamama durumu
Hidrosefali Tanısı Nasıl Konur?
Tanı konulmasında teknoloji ve tıbbın ilerlemesi sayesinde gelişen Nöroradyolojik teknikler kullanılır. Bu tekniklere MR görüntüleme (BOS akım MR) ve Bilgisayarlı Tomografi (BT) örnek verilebilir. Bu teknikler sayesinde beyin boşluklarında hastalığa bağlı oluşan genişlemeler ve beyin dokusunda meydana gelen değişiklikler tespit edilebilir ve hasta muayenesi ile birlikte de görülen semptomlar birleştirilerek hidrosefali tanısı kesin bir şekilde konulabilir.
Doğum öncesinde anne karnındaki bebeklerde de bu hastalığa rastlanabilir. MRG ve ultrasonografi anne karnındaki bebeğin beyin gelişimi ve beyin boşluklarındaki değişiklikleri belirlemeye ve bu değişikliklerin takip edilmesine yarayan tekniklerdendir. Bebeğin doğumundan sonra yapılan MRG işlemi ile birlikte de görülen hidrosefalinin nedeni belirlenmiş olur.
Hidrosefali Nasıl Tedavi Edilir?
Hidrosefali hastalığında diğer hastalıklarda olduğu gibi erken tanı çok önemlidir. Hidrosefali hastalığında ilaçla tedavi mümkün değildir. Tek tedavi yöntemi cerrahi müdahalelerdir. Bu cerrahi müdahaleleri sadece beyin ve sinir cerrahisi uzmanları gerçekleştirebilir. Cerrahi müdahalelerde birçok yöntem bulunur ve en doğru olan yöntem hidrosefaliye neden olan faktörlere göre seçilir.
Eğer hidrosefali nedeni BOS dolaşımının doğru şekilde yapılamaması ve bunun nedeni de dolaşım kanallarında olan tıkanıklık ise tıkanıklığın giderilmesine yönelik bir cerrahi yöntem seçimi yapılmalıdır. Bu tıkanıklıkların nedeni tümör, kist gibi durumlar olabilir. Tıkanıklığın açılamadığı durumlarda ise BOS’un beyin içindeki dolaşım kanalları cerrahi müdahaleler ile değiştirilebilir.
Şant ameliyatı
Genelde bu sıvının dolaşımı eski ve sağlıklı haline geri döndürülemez ve bu sıvı vücutta bulunan herhangi bir boşluğa aktarılır. Genelde beyin omurilik sıvısının kolay emilebildiği karın veya kalpteki bir boşluk bölgesine aktarımı tercih edilir. Bu aktarım işlemi için “şant” olarak bilinen ince, uzun, elastik ve silikon özellikli bir boru kullanılır. Bu işlemin tek yönlü ve kontrollü bir hızda çalışması gereklidir. Bunun için de kafa derisinin altında bulunan bir pompa ve ince boru gereklidir. Bu işlem sayesinde beyin içindeki basıncın artması önlenir. Beyin içindeki sıvının her gün üretildiği düşünüldüğünde bu sistemin sürekli çalışması gerektiği anlaşılabilir. Bu sistemin parçaları deri altındadır fakat dokunulduğunda veya bir fiziksel muayene yapılması sırasında hissedilebilir. Bebeklerde ise dışarıdan bakıldığında görülebilir. Şantın pil gibi bir güç kaynağına ihtiyacı yoktur. Bu işlem sonrasında gerekli kontrollerin yapılması durumunda hastalar hayatlarını sorunsuz şekilde devam ettirebilir.
Endoskopik Ventrikülostomi
Endoskopik (kamera sistemi ile yapılan müdahaleler) sistemler geliştikten sonra, günümüzde uygun hastalarda tercih edilen tedavi yöntemidir. Endoskopik üçüncü ventrikülostomi (sıvının dolaşması için yeni bir yol açılması) ve aquaduktoplasti (tıkanık olan yerin açılması) olarak bilinen bu yöntemde şant sistemine gerek yoktur. Ayrıca şant takılan ve sürekli şant tıkanması gibi tekrarlayan problemi olanlarda, enfeksiyon sorunu nedeniyle şant çıkartılan hastalarda endoskopik yöntem tercih edilebilir.
Operasyon, 1-2 cm uzunluğunda ufak bir cilt kesisi yapıldıktan sonra, kafatasına açılan küçük bir delikten endoskop (kamera) ile üçüncü ventriküle ulaşılmaktadır. Ön alt bölümüne omurilik sıvısının dolaşması için buraya bir yol açılır. Böylece biriken sıvı buradan gitmeye başlar. Ameliyat yaklaşık 1 saat sürer. Ertesi gün hasta taburcusu yapılmaktadır.
Uygun hastalarda şant ameliyatına göre çok daha avantajlı olan bu yöntemde, vüdumuza yerleştirilen herhangi bir plastik hortum ve sistem bulunmamaktadır. Enfeksiyon riski daha azdır. Şant tıkanması ve çalışmaması gibi sorunlar görülmez. Bunun yanı sıra bazı ameliyat riskleri bulunmaktadır. Nadiren de olsa ameliyatla açılan ve sıvının boşalmasını sağlayan açıklık kendiliğinden tekrar kapanabilmekte, görme sinirlerinde etkilenme olabilmektedir.
Genel olarak 1 yaş altındaki bebeklerde bu yöntem tercih edilmemektedir.
Anne karnında tanı konulması durumunda bebeğin en erken olabilecek şekilde doğurtulması ve hastalık için gerekli cerrahi müdahalenin de en erken şekilde yapılması gerekir.
Hidrosefali tanısı geç konulduğu takdirde ölümcül olabilen bir hastalıktır. Bu yüzden belirtilerin görülmesi durumunda en yakın sağlık kuruluşunda kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.
Passionate – Dedicated – Professional
Customer-Centric marketing
Euisque cursus metus vitae sedpharetra auctor semy mas interdum magla
fusce nec litora diam vestibulum andyus eget ipsum faucibus
Hidrosefali Nedir?
Hidrosefali, anne karnı da dahil her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Beyinde su toplanması olarak da bilinir. Hidrosefali, hidro=su ve sefali=baş kelimelerinin birleşiminden oluşur. Yunancada ‘içi su dolu kafa’ anlamına gelir.
Hidrosefali beyin omurilik sıvısının (BOS, Serebrospinal Sıvı) kafa içinde, beyin ventriküllerinde ve boşluklarında normalin üzerinde birikmesi sonucu oluşur ve bu hastalıkta çocukluk yaş grubunda genelde kafa büyümesi olur.
Beyin omurilik sıvısı normal bir su olarak düşünülmemelidir. Çünkü beynimizi olumsuz yönde etkileyebilecek şiddetli çarpmalarda beynin korunması gibi hayati işlevleri vardır. Bu sıvıda kanımızda bulunduğu gibi besleyici içerik de mevcuttur. Beyinde günde yaklaşık yarım litre BOS üretilmekte ve üretilen bu BOS da beyin tarafından emilmektedir. Yani BOS vücudumuzda sürekli yapım, dolaşım ve emilim süreçlerinden geçer. Beyin boşluklarında ve beyinle omuriliği kavrayan kılıflar arasında dolaşmaktadır. BOS’un üretiminde normalin üzerinde olması, emilim problemi yaşanması ve sıvının dolaştığı kanallardaki darlık veya tıkanıklık sonucunda dolaşımda problem yaşanması ile sıvı birikimi olabilir. Bu sıvının birikmesi sonucu beyinde bir baskı oluşur ve bu baskının beyinde pek çok hasara neden olduğu bilinir. Çeşitli beyin hasarı, gelişimsel, fiziksel ve zihinsel bozulmalara yol açabilir.
Kendiliğinden iyileşebilen veya hekim kontrolünde ilaçla tedavi edilebilen bir hastalık değildir ve tek çözümü ameliyat olmaktır. Hastalığın teşhisi sonrasında ameliyatla tedavinin en erken sürede yapılması gerekir. Tedavinin geç kalması veya hiç yapılmaması gibi durumlarda hastalık ölümcül olabilir. Çeşitli radyolojik tekniklerle anne karnında dahi teşhis konulabilir ve erken teşhis oldukça önemlidir.
Hastalık, anne karnındaki bebeklik döneminden başlayarak, ileri yaşlara kadar her dönemde görülebilir. Fakat her yaş aralığında bu hastalığın meydana getirdiği belirtiler farklılık gösterir.
Hidrosefali Nedenleri Nelerdir?
Bazen hidrosefali vakalarının nedeni kesin bir şekilde anlaşılamaz. Hidrosefali nedenleri doğuştan oluşan yani konjenital veya sonradan oluşan yani edinsel olarak 2’ye ayrılabilir.
Doğuştan (konjenital) hidrosefali nedenleri: Bir bebeğin hidrosefali hastalığına sahip bir şekilde doğmasından BOS akışında problem yaratabilecek bir durum olduğu anlaşılabilir. Prematüre (erken )doğan bebeklerde de bu problem görülebilir, hatta bazı prematüre bebeklerde beyin kanaması gelişebilir.
- Spina bifida gibi bazı sağlık sorunları görülmesi
- X kromozomuna bağlı olarak görülen bazı mutasyonlar
- Bazı nadir de olsa görülebilen genetik bozukluklar (Dandy Walker malformasyonu gibi)
- Beyin veya omurilik ile araknoid membran arasında bulunan içi sıvı ile dolu olan keseler yani Araknoid kistler
Çocuklarda ve yetişkinlerde hidrosefali nedenleri: Bu çocukları veya yetişkinleri etkileyen hidrosefali genelde beyni etkileyen hastalık, travma veya yaralanmalardan kaynaklanır. Edinilmiş hidrosefali olarak adlandırılır.
- Beyin ve omuriliği kavrayan zarda oluşan enfeksiyonar (menenjit gibi)
- Beyinde oluşan tümörler
- İnme
- Kafalarda belirli nedenlerden dolayı oluşan travmalar ve yaralanmalar
- Beyinde oluşan kan pıhtıları yani venöz tromboz denilen durum
- Beynin içinde görülen kanama durumları
- Beyin omurilik sıvısının dolaşımının gerçekleştiği kanallarda doğuştan görülen darlık bazen geç dönemde belirti verebilir.
Yaşlılarda hidrosefali nedenleri: Beyinde hasar oluşumu, beyin kanaması, geçirilen bazı enfeksiyonlar sonucunda yaşlılarda hidrosefali gelişebilir. Diyabet, kalp hastalığı veya yüksek kolesterol gibi kan akışının olumsuz yönde etkileyen kronik rahatsızlıklarıyla bağlantı olarak gelişebilir. Bu durumlar hidrosefali oluşumuna neden olabilecek faktörlerdir ancak kesin nedeni bilinememektedir. Bu hastalarda özellikle normal basınçlı hidrosefali görebilmekteyiz.
Hidrosefali Belirtileri
Hidrosefali tiplerine göre ve hastalığın görüldüğü yaşa göre farklı belirtiler oluşturabilir.
Doğuştan hidrosefali belirtileri:
- Başın su toplaması nedeniyle normalden büyük olması,
- Damarların kolay şekilde görülebildiği kadar inceliğe ve parlaklığa sahip saç derisi
- Bıngıldakta (bebeğin başının üstündeki yumuşak bölge) su toplamasına bağlı olarak gelişen şişkinlik veya gerginlik
- Kafatasında oluşan geniş boşluklar
- Beslenme şeklinde oluşan bozukluk ve dengesizlik
- Sinirli olma hali
- Kusma
- Nöbet geçirme (Epilepsi, sara krizi)
- Sürekli uyuklama durumu
- Ayak ve bacaklarda bulunan kaslarda sertlik oluşması ve spazmlar görülmesi
- Gözlerde kayma, görme problemi
Yetişkinlerde veya çocuklarda hidrosefali belirtileri:
- Başta ağrı oluşması (Beyin sıvısı yatış pozisyonunda uzun süre kalınması nedeniyle çok iyi boşalamamaktadır. Bu nedenle kişiler sabah kalktıklarında daha şiddetli şekilde baş ağrısı hissedebilir. Sürekli oturmak da baş ağrısını arttırabilir ve bu baş ağrıları hastalık ilerledikçe, tedavi de edilmedikçe sürekli hale gelebilir.)
- Boyun ağrısı
- Kendini hasta, yorgun ve halsiz hissetmek
- Sıklıkla uyku halinde olma (ileri durumlarda koma durumu dahi gerçekleşebilir)
- Zihinsel bulanıklık yaşanması ve sık sık kafa karışıklığı oluşması
- Görme problemi, sıklıkla bulanık veya çift olarak görme
- Yürümede zorluk yaşanması
- İdrar kaçırma ve dışkıyı tutamama durumu
- Çocuklarda kısa şekilde ve tiz bir sesle görülen ağlamalar
- Kafa büyüklüğünün de değişmesiyle beraber yüz görünümünde gerçekleşen değişiklikler
- Çocuklarda gelişimde gerilik oluşması
- Hareketlerin yavaşlaması ve sınırlandırılması
- Alınganlık ve kontrolsüz olan ruh hali
- Nöbet geçirme (Epilepsi, sara krizi)
Normal basınçlı hidrosefali belirtileri:
Genellikle 60 yaşından büyük olan erişkinlerde görülür. Bu durumun başlıca belirtisi bilinç kaybı yaşanmadan aniden düşüşlerdir.
- Yürümede bozulma, dönüşleri rahat yapamama (Tipik terde mıknatıs varmış hissi şeklinde yürürler)
- Zihinsel işlevlerin bozulması kaynaklı hafızada yaşanan problemler, unutkanlık
- Başta ağrı hissedilmesi
- İdrar veya dışkıyı tutamama durumu
Hidrosefali Tanısı Nasıl Konur?
Tanı konulmasında teknoloji ve tıbbın ilerlemesi sayesinde gelişen Nöroradyolojik teknikler kullanılır. Bu tekniklere MR görüntüleme (BOS akım MR) ve Bilgisayarlı Tomografi (BT) örnek verilebilir. Bu teknikler sayesinde beyin boşluklarında hastalığa bağlı oluşan genişlemeler ve beyin dokusunda meydana gelen değişiklikler tespit edilebilir ve hasta muayenesi ile birlikte de görülen semptomlar birleştirilerek hidrosefali tanısı kesin bir şekilde konulabilir.
Doğum öncesinde anne karnındaki bebeklerde de bu hastalığa rastlanabilir. MRG ve ultrasonografi anne karnındaki bebeğin beyin gelişimi ve beyin boşluklarındaki değişiklikleri belirlemeye ve bu değişikliklerin takip edilmesine yarayan tekniklerdendir. Bebeğin doğumundan sonra yapılan MRG işlemi ile birlikte de görülen hidrosefalinin nedeni belirlenmiş olur.
Hidrosefali Nasıl Tedavi Edilir?
Hidrosefali hastalığında diğer hastalıklarda olduğu gibi erken tanı çok önemlidir. Hidrosefali hastalığında ilaçla tedavi mümkün değildir. Tek tedavi yöntemi cerrahi müdahalelerdir. Bu cerrahi müdahaleleri sadece beyin ve sinir cerrahisi uzmanları gerçekleştirebilir. Cerrahi müdahalelerde birçok yöntem bulunur ve en doğru olan yöntem hidrosefaliye neden olan faktörlere göre seçilir.
Eğer hidrosefali nedeni BOS dolaşımının doğru şekilde yapılamaması ve bunun nedeni de dolaşım kanallarında olan tıkanıklık ise tıkanıklığın giderilmesine yönelik bir cerrahi yöntem seçimi yapılmalıdır. Bu tıkanıklıkların nedeni tümör, kist gibi durumlar olabilir. Tıkanıklığın açılamadığı durumlarda ise BOS’un beyin içindeki dolaşım kanalları cerrahi müdahaleler ile değiştirilebilir.
Şant ameliyatı
Genelde bu sıvının dolaşımı eski ve sağlıklı haline geri döndürülemez ve bu sıvı vücutta bulunan herhangi bir boşluğa aktarılır. Genelde beyin omurilik sıvısının kolay emilebildiği karın veya kalpteki bir boşluk bölgesine aktarımı tercih edilir. Bu aktarım işlemi için “şant” olarak bilinen ince, uzun, elastik ve silikon özellikli bir boru kullanılır. Bu işlemin tek yönlü ve kontrollü bir hızda çalışması gereklidir. Bunun için de kafa derisinin altında bulunan bir pompa ve ince boru gereklidir. Bu işlem sayesinde beyin içindeki basıncın artması önlenir. Beyin içindeki sıvının her gün üretildiği düşünüldüğünde bu sistemin sürekli çalışması gerektiği anlaşılabilir. Bu sistemin parçaları deri altındadır fakat dokunulduğunda veya bir fiziksel muayene yapılması sırasında hissedilebilir. Bebeklerde ise dışarıdan bakıldığında görülebilir. Şantın pil gibi bir güç kaynağına ihtiyacı yoktur. Bu işlem sonrasında gerekli kontrollerin yapılması durumunda hastalar hayatlarını sorunsuz şekilde devam ettirebilir.
Endoskopik Ventrikülostomi
Endoskopik (kamera sistemi ile yapılan müdahaleler) sistemler geliştikten sonra, günümüzde uygun hastalarda tercih edilen tedavi yöntemidir. Endoskopik üçüncü ventrikülostomi (sıvının dolaşması için yeni bir yol açılması) ve aquaduktoplasti (tıkanık olan yerin açılması) olarak bilinen bu yöntemde şant sistemine gerek yoktur. Ayrıca şant takılan ve sürekli şant tıkanması gibi tekrarlayan problemi olanlarda, enfeksiyon sorunu nedeniyle şant çıkartılan hastalarda endoskopik yöntem tercih edilebilir.
Operasyon, 1-2 cm uzunluğunda ufak bir cilt kesisi yapıldıktan sonra, kafatasına açılan küçük bir delikten endoskop (kamera) ile üçüncü ventriküle ulaşılmaktadır. Ön alt bölümüne omurilik sıvısının dolaşması için buraya bir yol açılır. Böylece biriken sıvı buradan gitmeye başlar. Ameliyat yaklaşık 1 saat sürer. Ertesi gün hasta taburcusu yapılmaktadır.
Uygun hastalarda şant ameliyatına göre çok daha avantajlı olan bu yöntemde, vüdumuza yerleştirilen herhangi bir plastik hortum ve sistem bulunmamaktadır. Enfeksiyon riski daha azdır. Şant tıkanması ve çalışmaması gibi sorunlar görülmez. Bunun yanı sıra bazı ameliyat riskleri bulunmaktadır. Nadiren de olsa ameliyatla açılan ve sıvının boşalmasını sağlayan açıklık kendiliğinden tekrar kapanabilmekte, görme sinirlerinde etkilenme olabilmektedir.
Genel olarak 1 yaş altındaki bebeklerde bu yöntem tercih edilmemektedir.
Anne karnında tanı konulması durumunda bebeğin en erken olabilecek şekilde doğurtulması ve hastalık için gerekli cerrahi müdahalenin de en erken şekilde yapılması gerekir.
Hidrosefali tanısı geç konulduğu takdirde ölümcül olabilen bir hastalıktır. Bu yüzden belirtilerin görülmesi durumunda en yakın sağlık kuruluşunda kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.